Aralık 30, 2011

bu da içli bir kış gecesidir

"Bir evde dü zen olsa düzen olmaz o evde" diyorlar ama, annem gelsin de varsın düzen olmasın. Tabaklar sol alt köşede duracağına sağ üst köşede dursun dolapta. Kahvaltılıklar en üst rafta olacağına bir alt rafa kaysın. Kıyafetlerimi bulamadığımda, gelip "eliyle koymuş gibi" bulsun, öpmeye doyamadığım elleriyle..
Annem gelsin de, "bir odadan ötekine geçmek" hüzünlü olmasın artık. Sabah uyanınca elma yesin, gözleri maviye çalsın. Uyuycakken üstümü örtsün, sarılsın. Giderken de bir başörtüsünü bıraksın, özleyince koklayayım diye.

Ah Ey Sipihr-i Gaddar

Ah ey sipihr-i gaddar,
Vey tali-i sitemkâr:
Rahmetmedin bu zâre,
Her demde kıldın âzar.

Derd ile yandı cismim,
Kan ile doldu çeşmim,
Mahvoldu ism-ü resmim;
Kaldım garib-ü nâçâr.

Derdim benim bilinmez.
Eşk-i terim silinmez.
Emvâc-ı gamım dinmez,
Mânend-i seyl-i enhâr.

Kurtulmadım elemden,
Derd-ü belâ vü gamdan.
Mecrûh olup sitemden,
Sînemde yâreler var.

Bilinmez oldu hâlim,
Kalmadı hiç mecâlim.
Çerh-i felekse zalim:
Cevr eylemekde her bâr.

Daim yanar derûnum,
Hem zâr-ü hem zebûnum.
Müsteğrak-ı cünûnum,
Bend-i gama giriftâr.

Ağyar eder cefayı,
Yar eylemez vefayı.
Bilmem niçin Zekâi
Bu mihnette sezâ-vâr.


Şeyh Zekâi Efendi Hazretleri


bunları ben söylersem yıldırım düşer muhtemelen kafama. ama hazretin söylediği haliyle çok güzel. zaten bestesi ayrı bi güzel. ne güzel.

Aralık 27, 2011

şerlok holms


gay riçim, güzelim benim. bu yaptıkların hiç fair play ruhuna yakışıyo mu allaasen? zaten paran olmadan da fıstık gibi yönetmen olduğun yetmezmiş gibi, bi de üstüne riçi riç gibi zenginsin. çekme bu kadar güzel.

hacı noolur setine al lan beni. noolur.

Aralık 26, 2011

yalnızlık

zaten çakma blog olduğumuzdan bunu yapmakta bi beis görmüyorum; orda yorum olarak yazılmış bişeyi aynen buraya blog yazısı olarak kopyalıyorum. evet, hiç de utanmıyorum.

Vedide Yalınayak hanımefendiden geliyor efendim:

...

bi dolu adam, bi uzun yola çıkar. kalabalık, kol kola, güle oynaya. birinin ayağı taşa takılır, ikisi çiçek toplar, üçü manzaraya bakar, dördü geri döner, beşi kamp kurar. birinin arası giderek açılır kalabalıkla. aynı yolda, ıssız bir sonsuzlukta bulur kendini. varacağı yerin kalabalığı kadar uzaktır geldiği yerin keşmekeşi. işte yalnız diye, ben o adama derim.

...

Aralık 06, 2011

yoğurtçu dedenin intikamı sürüyor..

ne mutlu..

no doubt'ın dediği gibi; "Hamuş Ol"

benim ağzımdan çıkınca hak yalan oluyor, bunu biliyoruz. hakkın zıttı zaten yalan, bunu da biliyoruz. sussam mı acaba?

Aralık 05, 2011

cumhuriiyeet cumhuriiyet en güzeel şeey hüüriyeeet

bugün resmen manyak oldum. kendi kendime kemalist bıdıbıdılar söyleyip sonra onlara kontr argümanlar geliştirdim. kendimi yedim resmen.

cumhuriyetçi ve atatürkçü bi arkadaş gelip bana sataşabilir mi lütfen?

Resulullah'la benim aramdaki farklar

(benim değil, ah muhsin ünlünün)


Resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
Resulullah yolda Ebu Bekir’i görse "Es Selamu Aleyküm Ya Sıddık" derdi,
Ben yolda Ebu Bekir’i görsem tanımam.
Resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
Ben annem ölürken çok ağladım çünkü.
Annem gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

Resulullah Azrail’i yolda görse tanırdı;
Ben Azrail’i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
Derdim ki: "Şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı."

Resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
O bana gülümserdi, ben ona derdim ki: "Anam babam yoluna feda olsun ey Allah’ın Resulü;
Fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?.."

Resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki: "Kızım ha gayret!";
Ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki: "Anneciğim ölmesen..."

Ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki: "Anneciğim seni ben..."
Annem döndü, bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

Resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
Ben o bakışı gördüm, haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

Ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

Anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf…

Resulullah çok şanslı bir insan
Annesi öldüğünde o küçücüktü;
Benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
Zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

Annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

Olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
Verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
Resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
Nasıl olsa Resulullah da ölü annem de ölü...



Aralık 03, 2011

Bir ara aşure yapmak da lazım :)

(Ve savmi àşûrâ' yükeffiru seneten mâdıyeh)
"Aşûre orucu da geçmiş senenin günahlarını bağışlattırır." 



(Men sàme yevmez-zîneti edreke mâ fâtehû min sıyâmis-seneti, ya'nî yevme àşûrâ', edreke mâfâtehû min sıyâmis-seneti)

"Kim yevm-i zînette, yâni Aşûre günü, yâni Muharrem'in onuncu günü oruç tutarsa; geçirmiş olduğu seneden tutamadığı nafile oruçların sevabını yakalamış olur."
diye buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Kasım 29, 2011

kerbela...

Geçeriz dünyada can u canandan,

Kerbelada akan kandan geçmeyiz

Geçeriz ukbada bağ-ı cinandan

Kerbelada akan kandan geçmeyiz


Hüseyin bizim canımız cananımız

Hasan dahi dinimiz imanımız

Kırılsak da pirimiz civanımız

Kerbelada akan kandan geçmeyiz.

Muzaffer Ozak Hazretleri

Kasım 26, 2011

"çayın olduğu yerde hayat vardır sevgilim"
ve seni sevmek, çayına şeker atabilmektir.

Kasım 23, 2011

hmm hı hımhım hım hım hım...

modernim ben
modernim modernim modernim..


herkesi irrite ederim ederim aaaah...

Kasım 22, 2011

yoğurtçu flaş berk



acımasız... sert... rijit...

çayına aldanmayın.



Kasım 18, 2011

sinan çetin

sinan çetin büyük adam.

Kasım 16, 2011

"Şüphesiz ki Behzat Ç'nin sezon finali türk dizi tarihinin en iyisidir. ve gene şüphesiz ki "delilik" pilli bebek'in en iyi eserlerinden birisidir.."

Kasım 12, 2011

‎"bir daha adını duymayacağımız filmlerin ödül aldığı, protokolün çıkıp şov yaptığı , oyuncuların ödül alırken miss universe güzelleri gibi "dünya barışı istiyoruz" şeklinde çokça içi dolu mesajlar verdikleri, kırmızı halılı, kortejli tantanalara biz ne diyoruz? film festivali diyoruz.."

Kasım 04, 2011

sûzidil

Allah, Zekâî Dede'nin deracâtını âlî eylesin. Amin.

Kasım 03, 2011

haksızlığa uğradığını düşünen insan dünyanın en tehlikeli insanıdır.
veya hadi çok iddialı olmıyım ama epey tehlikelidir gibi geliyo bana sanki.

Ekim 30, 2011

Meyyâl Hanım

Bundan böyle bana hediyeniz olan takma ismimi kullanacağım. Debdebe-i ihtişâmı gördükten sonra, bırakmak olur mu?

kıtır kıtır mutluluk

Balık tutamadığı günler eve balık kraker getiren canım babam benim.

Ekim 27, 2011



günah paylaştıkça çoğalır

Ekim 19, 2011

kitabe-i seng-i mezar


sanırım şiir sevmeye başlıyorum artık yavaştan.

I.


Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye



II.

Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
HAklarını helâl ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.



III.

Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzigar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısiyle:
"Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı."


Ekim 17, 2011

insan hayatına dair her şey çok basit geldi gözüme birden;

gözleri bağlanmış halde hayata başlayan kişi, o bağın çözülmesini talep eder. nasibinde varsa çözerler. ve mutlu son.

Gafletten Cemalullah'a..

kış

sizce de çok nostaljik ve hüzünlü diyil mi bu resim?
karikatür olarak diyil, kışın çok tarafsız bi tasviri olarak görüyorum bunu.

Ekim 12, 2011

Ekim 11, 2011

cem karacadaki inanılmaz mantık hatası




yavuz sultan selim han hazretlerinin baya bi alevi kestiği söylenir ya; bunun gerçekliğini, uydurmacalığını; gerekliliğini, yanlışlığını falan sorgulamıycam tabi kıt tarih bilgimle. ama konuyla ilgili bi şey acayip geldi, anlamadım.

cem karaca bildiğim kadarıyla bektaşiydi. ve zamanımızda yaşamış olmasından, gerçek bektaşiliğe diyil zamanımızdaki "alevi-bektaşi" denilen saçma şeye mensup olduğunu çıkarıyorum. yani aleviliğe epey yakın bi kafası var.

yavuz sultan selim han hazretlerinin, son iki dizesi

"Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek"

olan meşhur bi dörtlüğü var. cem karacanın "şah mat mı padişah mı" şarkısında da o iki dize hemen hemen aynı şekilde (sadece "Şirler"den sonra "bile" var) geçiyo.

e peki bu nasıl oluyo da oluyo? alevilerin en büyük düşmanları addettikleri bi adamın şiirini; dünyaya hemen hemen o pencereden bakan bi insan -hele ki cem karaca gibi siyasi kişiliğini sanatının içine epey katan biri- niçin kullanıyo?

çok fazla değil ama biraz düşündüm, bi cevap bulamadım ben. bu arada yaptığım bazı çıkarımlarda falan hatalar yapmış olabilirim, belki ondan kaynaklanıyodur problem. bulamadım ama yani. bi de Allah rahmet eylesin.

asayiş

az önce blogda arama fasilitesini, evet fasilitesini, ilk defa olarak kullandım. çok hoşuma gitti. ismail yazdım aradım. hoop geldi aradığım başlık. en üste böyle geliyo bi güzel bi pencere gibi bişeyle. güzelmiş.

sonra alakasız bi şekilde farkettim ki gözde hala blogumuzu takip etmiyomuş. hiç yakıştıramadım kendisine. halbuki takip etse 7 tane takipçimiz olcak. sevincez.

bi de ilk defa asayiş kelimesini berkemalsiz olarak, tek başına yazıyorum. çok acayip hissettim kendimi. teşekkürler.

Ekim 10, 2011

ağla ketron , çal ketron.

Ekim 09, 2011

"aramadığım yer kalmıyor seni sabahtan yatana kadar" şarkısına cevap Masumiyet'in Bekir'inden gelsin; "çakmak mı lan bu!"

Eylül 25, 2011

Eylül 24, 2011

rahat bıraksanıza olum adamı

...
hala medet umuyorsanız
şıhtan şeyhten dervişten
şifa buluyorsanız
muskadan, üfürükçüden
unutun tüm dediklerimi
yıkın diktiğiniz heykellerimi
...
hala önemini anlamadıysanız
millet olmanın
kul olun, ümmet kalın
fetvasını bekleyin şeyhülislam'ın
unutun tüm dediklerimi
yıkın diktiğiniz heykellerimi

rahat bırakın beni!



Eylül 22, 2011

-adamı yapan da kadındır, yıkan da kadındır..
+doğru diyosun... onlarla da olmuyo onlarsız da.
-ah..

ne diyeyim..

Kırılsam, içimden kelimeler dökülecek. Hal böyleyken, konuşmayı sevmememi anlayamıyorum. Konuşmak sınırlayan bir şey sanki, aklımdan geçenlerin hızına sesim yetişemiyor ki. İnsanların "neden bir şey demiyorsun?" sorularına cevap veremiyorum o yüzden. Ben birçok şey anlatıyorum aslında, ama içimden.
Hem kelimeler çok güvenilir değil ki düşünceleri aktarmakta. Şimdi benim yağmurumla sizinki bir mi? Sizi temin ederim, değil. Yine de, bunları bile kelimelerle anlatıyorum.
Konuşmayı sevmeyince yazmayı sevmem gerekirdi belki. O da olmuyor.
Ben düşünmeyi seçiyorum.

Düşünmeyi ve müziği. Kelimelerin eksiğini, gediğini tınılar kapatıyor. İçimden geçeni anlatıveriyor. Mis.



Eylül 19, 2011

zorla güzellik olur

eğer farz olmasaydı ,namaz kılabilecek yüzü bulabileceğimi zannetmiyorum.

insanın umudunu kaybetmesini bile yasaklayan Rahman'a hamd olsun.. ne diyim.

Eylül 16, 2011

X

Nobody can give you freedom.

Nobody can give you equality or justice or anything.

If you're a man, you take it.



belki de zaman yukarıdan aşağıya doğru akıyordur..
Blog ayarlarıyla ben oynayamıyorum sanırım fekat bloag earşiyiv dediğiniz şey arkayv olmasın sakın? Sizin ağzınızın söylediği ile kulağınızın duyduğunun aynı şey olmadığının farkında değil misiniz?

Ceket, gömlek, topuklu ayakkabı, kızıl saç, hata düzeltmek derken giderek ingilizce öğretmenleşiyorum, durduramıyoruz.

Eylül 02, 2011

biri var bende benden içeru ama benim pek bi münasebetim yok kendisiyle. öyle bekliyo.

Eylül 01, 2011

nûr iken adım...

ete kemiğe bürünüp mustafa olmuş sanırım ama kendisini henüz pek gören yok.

Ağustos 30, 2011

endişelenmeyin, kahvaltı etmeniz gayet normal.

Ağustos 26, 2011

aramızda

dün Allah'tan oruç tutan bir adam yaratmasını istedim. yarattı hamd olsun. tutmayanını istesem onu da yaratırdı belki, kimbilir.

şimdi yazı yazan bir adam yaratmasını istiyorum.. görünüşe bakılırsa onu da yaratıyor anında.

sessiz sözsüz bir diyalog gibi sanki. istiyorum, yaratışla geliyor cevap. sonra da ben yaptım ben ettim diye artislik yapıyorum.

yada yapmak istiyorum, yaratılıyor..

her şey Allah ile benim aramda evet. aramızda.

peki bu muhteşem olduğu kadar korkunç bir şey değil mi? Her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah'tan, gün içerisinde bilerek bilmeyerek istediğim saçma sapan şeylerin adedi nedir? Ya bir ömürde ?

Her şeyin Allah ile arasında olmasını daha az mükellefiyet, daha gevşek bir din olarak algılamak nasıl bir ironidir çözemiyorum.

"Allah ile aramda" diyerek Habibullah'ı dahi aradan çıkarmaya çalışan zevat, o esnada neyin yaratılmasını istediğinin farkında mıdır acaba? Sonrasında nasıl bir insan olarak yaratıldıklarının yada..

Ağustos 25, 2011

sağlama

"Günah işleyince ümidin azalması, amele güvenmenin alametlerindendir."

Teyzenin manifestosu 3


Madde 3. (Kaç yaşında olursa olsun) Çocuklarının erkenden yatağa girmesi bir annenin en mühim sorumluluklarındandır.

3.1. İşbu sorumluluk gerektiğinde gece baskınlarıyla pekiştirilmelidir. "Yatmadın mı hala sen?", "Hadi yat! Bi daha görmiycem bu saatte ayakta!" gibi anahtar cümleler en yataktan yeni kalkmış, en korkunç ve karşı konulamaz haldeyken sarfedilmelidir ki; evlatlarımız o laptopu nasıl kapatacaklarını şaşırsınlar, elleri ayaklarına dolansın. Oh olsun.

3.2. Çocuğun "yatağına" yattığından emin olunmalıdır. Unutulmamalıdır ki, salon yan gelip yatma yeri değildir. Kanepede, televizyon karşısında uyuyakalmak affedilemez. Çünkü o yaylı yataklara, bazalara boşuna para verilmemiştir, televizyonun yaktığı elektrik de cabasıdır. Hayatlarında elektrik faturası ödememiş olan evlatlarımız, bu hizmeti boşuna harcamamalıdır.

-Teyzeler Birliği-

Ağustos 23, 2011

evimizdeki gözdeler

gözdenin konyada bir evi vardır. evin dört odası vardır.
gözdenin istanbulda bir evi vardır. evin iki odası vardır.
gözdenin bir kalbi vardır. kalp bölünmez. bi istanbula bi konyaya taşınır.
Vücudumuzda demir vardır. gözdenin vücudunda yoktur. demir almak için hap içilir. bazen de içilmez.
Muhsin amca da kelebeklerle ilgilenir. Orta yaşlı adamlara amca denir.

Ağustos 15, 2011

Hak’ka aşık olanlar
Zikrullah’tan kaçar mı?
Arif olan, gevherin
Yok yerlere saçar mı?

Gelsün marifet alan
Yoktur sözümde yalan
Emmareye kul olan
Hayrı şerri seçer mi?

Sen bir koruk selvisin
Heman şöyle durursun
Sen bir palaz yavrusun
Kuş kanatsız uçar mı

Üftade yanıp tüter
Bülbüller gibi öter,
Dervişlere taş atan
Îmân ile göçer mi?

mark eliyahu

bu çok güzel ya. hacı hakkat çok seviyom ben bunu lan, ağlayasım falan geliyo. ayrıca 3-4 seneden beri ilk defa rainy moodu açtırdı bu bana. evet. çok güzel.

http://www.rainymood.com/


Ağustos 14, 2011

Teyzenin manifestosu 2


2- Bir teyzenin hayatında, konuyla ilgili ibretlik atasözü düşünüp bulamadığı nadir anlar vardır.

Teyzenin manifestosu 1


1- Bir teyzenin hayatında, kapitalizme bile bile yenildiği anlar vardır.

Ağustos 13, 2011

Bayram o bayram olur

Hazreti Hasan Radiyallahü anh, Fahri Âlem olan dedesinden şöyle rivayet ediyor: 'Senede dört gece vardır ki, o gecelerde Cenab-ı Hakkın rahmeti, mağfireti, keremi, ihsanı, lûtfu cihana yağmurlar gibi yağmaktadır. Tâ ki bu gecelerin kıymetini bilenler ve bilecekler için.'
Bu geceler şunlardır:
1-Receb-i Şerifin birinci gecesi,
2-Beraat gecesi,
3-Ramazan bayramı gecesi
4-Kurban bayramı gecesi.'

Ağustos 12, 2011

ben meye tövbe itmezem, ağyar elinden içmezem.

Ağustos 11, 2011

kısa kısa

su böreğini seviyorum.

Ağustos 10, 2011

Bu arada hepinize meraba. İlk yazımın sonunda yazacaktım fakat belli bi karakter sınırı varmış telefonda.
Cok uzun yazılar ne zor okunuyo bilseniz. Kısa kısa yazanlara su böreği sözü veriyorum!
En kısa zamanda bilgisayarıma ve internete kavuşayım, gözlerim bozulmasın. Amin.

Ben geldim, o uçtu gitti

Gün doğarken de batarken de kıpkırmızı olur gökyüzü Konya'da. Hele bulutlar varsa, gökyüzü öyle hayranlık uyandırır ki. Çünkü başını göğe kaldırınca insan, engel yoktur önünde. Dümdüz uzanır ova önünüzde.
Geceleriyse pırıltı saçılmış gibidir. Kendini evrenin orta yerinde hisseder insan. Yerde yıldız, gökte yıldız..
Bi uçak geçti o gökyüzünden, onu seyrettim penceremden. Işıl ışıl yoluna gitti. Ama o uçağın içinde öyle bir ışık vardı ki, beni kendine hayran bıraktı da gitti.

Ağustos 08, 2011

sen bu ilde kimseye yar olmadın, var senin elbette yarin; kandedir?

Ağustos 02, 2011

Temmuz 31, 2011

berkbüklüm

berk üçtür (1, 2, 3) blogun en güzel postlarını atıyo. çok pis kıskanıyorum.

sufi dı kıray aut (feat whirling dervishes)


kaval ettim neyimi
tepki toplar boyunu
çoluk bekler aşını
para gerek, para..

Temmuz 27, 2011

Afrika

Afrika dediğin bir garip kıta
El bilir âlem bilir
Ki şekli bozulmasın diye Akdeniz’in
Hâlâ eskisi gibi çizilir
Haritalarda

(1954)

Cemal Süreya
(Kelebekleri çokça etkilemiş bir zat)

celal tan ve ailesinin aşırı acıklı hikayesi

filmin ilk afişi.

Temmuz 26, 2011

yorum

leyladan sonra vedide hanımdan da gelen tepki sonucunda, yorumları açtık. ivit. buyrun.

leyladan

kalanlar

"Biz çıkıp sokakta yürümenizi, arkadaşlarınızla sabaha kadar memleket meseleleri tartışmanızı, manavdan nar alıp tanelerini dökmeden bir bankta oturup yemenizi tercih ederiz. Ama yok illa buradaysanız Kalanlar olarak sizin gibileri bulacağınız bir yerdesiniz"


biraz küçükmüşüm o zamanlar ben.

taam taam pardon.

Temmuz 25, 2011

4 adımda sanat filmi çekmek.


1) doğadaki herhangi bir nesne seçilir.
2)ekşın denir.
3)aktör nesneye birkaç dakika mal mal bakar.
4) kesilir.

pis çocuk

kendimi ilkokuldaki acımasızlık timsali çocuklar gibi hissediyorum. böyle mesela bi kızla dişinde tel var diye, veya gözlüklü diye, veya şişko diye dalga geçen, tek gerekçe olarak "çirkinsin"i gösteren çocuklar gibi.



çok eylenceli.



verim

şimdi biz heycanlıyız, buraya böyle çok yazıyoruz ama, bu bi hafta sonra böyle devam etmiycek muhtemelen.

o zaman böyle aa bitti o da falan diye üzülmeyelim tağammı. öyle nadir nadir yazarız hiç olmadı.

acayip

...
+ulan ne acayip yaa...
-çok acayip!
+yok, şu acayip:
-ne acayip?
...


.

riks üzerine

-:
..................................
.......
..............
.............
.....................
.......................
hahahaha
abi
bu adamla ilgili mevzu anlatırken bile
yazı stilim değişti
farknda mısın
kelime kelime aşağı iniyorm

açtık.

heyooo dandik havai fişeklerle açtık blogu! hadi bakalım hayırlısı
gözdeanım mahallemizin assolisti olduğu için, soradan teşrif edicekler.

ölüm

ben ölmemeyi planlıyorum. siz de ölmeyin, çok eyleniriz.

ölüm dedikleri

  1. sinemada izlediğiniz filmin sona ermesi gibi birşeydir.kendinizi kaptırdığınız şeyin film olduğunu ancak cast taki yazılar çıkınca anlarsınız..gerçeğinde cast taki yazıları bekleyecek kadar bile vakit tanınmaz size..tüm güzellikler ya sona ermiştir yada herşey daha yeni başlamaktadır..bir uykudan uyanmak gibi birşeydir..bütün illizyonun ortadan kaybolduğu andır..sözlük anlamını bildiğiniz ama tam olarak ne olduğunu hiç adam gibi düşünmediğiniz gerçekle karşı karşıya kalmaktır..hayatınızın gerçek mahiyetini ortaya çıkaran turnusol kağıdı gibi bir şeydir.

    *çok eskilerden hasalsözlük girdisi.

bozuk olan asansörümüz bütün katlara çıkabilmekte,sadece bizim kata çıkamamaktadır..bunun üzerine gelen asansör tamircisiyle annem arasında söyle bir diyalog gecer;

asansörcü: bu asansör sizin katı tanımıyo abla...hafızasına işlenmemiş

annem: o beni tanımıyosa ben onu hiç tanımıyorum ...(*: ortamda mevcut olan apartman yöneticisine)bi daha da aidatta bakım parası istemeyin

asansörcü: -olur mu abla tanıtırız şimdi

kamuran

msn konuşmaları esnasında ihtiyaca binaen icat ettiğimiz bir komut sistemi.dış görüşünü el sallayan bir south park kişisi gülümsecinden ibaret olsa da aslında çok derin manalar içermektedir.şöyle ki;bir zamanlar ben ve sevgili msn partnerlerim -ben çıkıyorum,kendine iyi bak,görüşürüz-türevinden vedalaşma cümleleri kurduktan sonra da konuşmaya devam eder ve bir konuşmada birçok kez veda eder hale geliriz.bu durum zamanla bir kötü alışkanlık haline gelmeye başlar.çünkü yerli yersiz edilen vedalar kelimelerin kifayetsizleşmesine sebep olur.inandırıcılık azalır.ayrıca acil bir iş için msn'i kapatmadan önce veda edilirken bir sürü veda cümlesi kurmak ve gelen cümlelere cevap vermek bir eziyet haline gelir.örnek;

" x:benim acilen çıkmam lazım,masaya gitmezsem ablam benim böreği de yiyecek..aç kalcam mazallah

y: peki o zaman görüşürüz

x:görüşürüz..

y:kendine iyi bak

(*: ayıp olmasın diye cevap verme zorunluluğu hissederek)

x:sen de kendine iyi bak

y:sağlıcakla kal

(*: artık takati bitmiştir)(*: ve en kötüsü böreği de bitmiştir)

x: sende sağlıcakla kal..(*: artık yalana başvurulur)benim msn kopuyo arada..bundan sonra cevap vermezsem merak etme..(*: bağlantı cebren ve hile ile koparılır)"

ve insan kamuran'ı icat eder.el sallayan south park kişisi gülümsecinin adı bundan sonra-kamuran-olacaktır..kamuran yazan msn yazarı acil durumlar dışında (*: gerçekten acil durumlar) (*: misal) (*: metafizik güçler harekete geçti,kaaç!) (*: gibi uyarılar serbest tabii) artık taa bir dahaki oturuma kadar başka birşey yazamayacaktır.böylece sorun halledilmiş olacaktır.ve-görüşmek üzere-kelimesi artık yerinde kullanılır olacaktır.

burcuva (hb)

"bir şeyi kırk kere söylersen olur" mantığıyla düşünüldüğünde muhtemelen kocası alim olacak olan kardeşim..(bkz: ben bilmem beyim bilir)(*: kendisi gülmeyen,beyi gülen gülümseç)

her mantık kendi içerisinde tutarlıdır

üç odadan oluşan bir ev düşün.odaların birbirleriyle (*: pencere,kapı gibi) hiçbir bağlantısı yok.iki farklı odada bulunan iki vatandaş da evin sadece kendi bulundukları odadan ibaret olduğunu sanmakta,başka oda olduğunu bilmemekte.a odasında korcan ve ağırlıkları farklı üç taş var.b odasında berkercan ve farklı ağırlıkta iki taş var.c odasında diğer odadaki taşların ağırlığını sıfıra yakınsatacak derecede ağır başka bir taş var(*: odalar,taşlar ve adamlar ideal bu arada)(*: nşa daki gülümseç).şimdi gaipten bir sesle(*: yazar benim kardeşim,istediğim gibi sorarım) bu elemanlara "evdeki en ağır taş hangisi"diye sorsam ikisi de cevap olarak kendi odalarındaki en ağır taşı söylerler.her iki cevap da yanlıştır (*: hatta diğer taşların sıfıra yakınsadığını hesaba katarsak çok saçmadır da) ama cevapları verenler kendi içlerinde tutarlıdırlar.çünkü onlar nesnel gerçekliklerden(*: yani kendi odalarındaki taşların ağırlıklarından) yola çıkarak zihinlerinde bir düşgerçeklik oluştururken c odasını hiç hesaba katmamışlardır.genelleme yaparken bazı gerçekleri hesaba katmamaları yanlış bir yargıya varmalarına sebep olmuştur.

karşıt fikirleri savunan insanların bir konuyu günlerce tartışmalarına rağmen hiçbirinin fikrinde bir değişme olmaması ve aynı şekilde tartışmaya devam etmeleri de bu yüzdendir.(*: sözlüğün son 8 aylık tarihini incelersen görebilirsin)çünkü iki tarafın da zihinlerindeki düşgerçeklik farklıdır.iki taraf da birbirlerinin vereceği cevabı az çok biliyordur aslında.fakat insan bir şeyi bilse de inanmadığı o şeyi nesnel gerçeklik olarak algılayıp onu kendi düşdünyasının bir parçası haline getirmez.yani kendi düşdünyasında o bilginin yeri yoktur.kişinin eski yargısını değiştirmemesinin nedeni budur.

(*: korcanın odasına c deki taşı koysak bile)(*: eğer o taşın var olduğuna inanmıyorsa) (*: korcan yine eski cevabını verecektir)şimdi adamın biri çıkıp "yer çekimi yoktur,gök itimi vardır.biz dengeli bir şekilde itildiğimiz için böyle durabiliyoruz" dese hepimiz "hadi oradan,hadi oradan" moduna geçeriz. eğer bunu bizi inandırabilecek şekilde kanıtlarsa ve inanırsak gök itimini kendi düşgerçekliğimizin bir parçası haline getirip onun savunucusu oluruz.

Anlatma demekle olmaz, sana bir masal anlatayım mı?

Anlatayım, anlatayım...

Bir küçüüücük davşancık varmış. Davşancık bir sıçramış; "Sıçramasana evladım! Kurtlu musun?" demişler, dinlememiş. İki sıçramış; "Ağır olsana yavrum"
demişler, "Ağır ol ki davşan sansınlar" gibisinden bayaa ağır konuşmuşlar hatta ama nafile... Büyük sözü dinlemeyince üçüncüde çarpılıvermiş.

Çarpılınca düşünecek çok zamanı olmuş davşancığın. Büyüklerinin "ağır ol ki davşan sansınlar" sözü kafasının içinde günlerce yankılanmış durmuş. İyileşip ağır bir davşan olmaya karar vermiş. Çok havuç yemiş, büssürü turp yemiş, marullar kemirmiş ve zamanla istediği gibi ağırlaşmış. Ağır bi davşan olduğu için artık "küçücük davşancık" değilmiş elbette. "Devşan" adını vermişler ona ormanda; alay etmişler, küçümsemişler.

Ormanda kimse Devşan'la arkadaşlık etmemeye başlamış. Sevgilisi de terk etmiş zaten. Devşan, depresyona girmiş. "Bağlanmayacaksın" diye bir yazı kazımış bütün ağaçlara. Fakat bu, ormandakilerin onunla geçtikleri dalganın dozunu artırmaktan başka bir işe yaramamış.

Bu hengamenin içinde Devşan'ı sadece bir kişi anlamış. Herkesin hor gördüğü, hatta görünce yolunu değiştirdiği, Devşan'ın bile yıllar yılı kaçtığı "Ağır Geyik". Ağır Geyik ve Ağır Devşan birbirlerini çok sevmişler. Bu yozlaşmış ormandan kaçıp kendilerine şirin bir yuva kurmak istemişler. Balta girmemiş ormanlara taşınıp, pembe panjurlu ağaç kovuklarında barınmışlar. Kırk katırları ve de kırk satırları olmuş. Bir gün, o satırlardan biri ile Ağır Geyik, Devşan'ı öldürmüş. Sonra da kalan satırlara şöyle yazmış: "Herkes öldürür sevdiğini..."

Son.
blogger profillerinize fotoraf koysanıza lan. sizde B yazıyo bende fotoğraf var, çok utanıyorum.

riks




riks, bunu facebook'ta paylaşmaktır.

Temmuz 24, 2011

sozluk yazarlarinin karsilasmalari

  1. yazarlar birbirlerine nickleriyle hitap ederler ve çevre ahali "gençlik nereye gidiyor ne biçim isimler..ahh nerde ayşeydi fatmaydı bukuriyeydi abedin di "cinsinden iç geçirirler..halihazırda bugün minibüste "aaa ben seni tanıyorum haş be değil mi..naber"diye başlayan diyalog bu duruma iyi bir örnektir..
    (bkz: aah o teyzenin bakışı yıktı beni)
    bazen nick okumada sorun çıktığı için insan konuşmaya çekinir..lieselotte yle ilk karşılaşmada -sen-şahıs zamirinin kullanımına ağırlık verilip lieselotte nin telaffuzu öğrenilip sorun çözülmüştür..bazıları da isim ve soyadlarını birleştirip oluşturdukları nickleriyle bu duruma kesin çözüm getirmiştir
    (bkz: ben)
    (bkz: adı bile marka bee)

senaryo menaryo

ben böyle bişeyler yazmak istiyorum, sonra yazamıyorum. niye öyle oluyo ki acaba? hep internete girip, böyle bişey yazmak üzere hiç oturmamaktan olur mu? ne dersiniz?

Temmuz 23, 2011


kelebeklerî etkiliyorum olmuş. o "i"nin üstünde
şapka olmuş yanlışlıkla.





kelebekleriiii etkiliyorum uleynn!


adam olsak lan hakkat.

Reha Çamuroğlu’nun İsmail adlı olağanüstü romanında bir sahne vardır. Sahne mi? Bir parça vardır… Ne haltsa işte bir yer var kitapta. İsmail, yani Şah İsmail, yani Hatayi, Selim’e karşı savaşırken vurulur. Yanılmıyorsam sol elinden ya da sol kolundan. Yarasından kan akmaya başlar. İsmail, kendisi de inanıyordur ki, Mehdi’dir.
Yani kanının akması olacak iş değil! İsmail orada bir şaşırmak şaşırır; nasıl diyeyim,
öyle bir şaşırmak hepimize nasip olsa. Hiçbir koşulda sarsılmayacağından emin olduğumuz şu sünepe varlığımıza bir an için o kadar şiddetle uzak düşsek. Bir an için ürpererek düşünsek ki, ya hu, yaradılmışların en mühimi ben olmayabilir miyim? Belki benden daha kıymetli birileri vardır bu dünyada… Belki etraftaki her şeyden bu kadar çok yakınıp kainatın bereketini kaçırmak konusunda biraz daha eli sıkı davranabilirim. Belki bütün hayatım ve ölümüm, kendimden başka kimsenin işine yaramayacak… Belki, benim bile işime yaramayacak birisiyim ben…

Böyle dertlensek de içimiz iyice bir yansa…

Sonra bir yolunu bulup onun da tadını çıkartsak…

Adam olsak lan biraz…

bunu onur ünlü mü, ah muhsin ünlü mü yazdı hatırlamıyorum. çok güzel ama bu. çok iyi. çok süper. uu yee. mükemmel. evet.
ah MiNéL aşqh ...

globalleşme,yumruk atan kolun uzamasıdır.

Bütün gün dünyanın bilmem neresindeki birinin üretmiş olduğu virüsle mücadele ettim. Tanımadığı etmediği şahsıma attığı yumruğu savuşturmak için sittin tane anti virüs programının korsanını indirerek üreten firmaları yumruklamış oldum. Belki de içlerinden biri bu virüsü üreterek önceden bana vurmuştu. Köyü geçtim, mahalleye döndüğü söylenen yeni dünyamızın sessiz mahalle kavgaları böyle olsa gerek..
rüyalar anlatılmamalıysa hayatıma dair ne yazabilirim ki.

deneme

ses kontrol. bir ki.