Ocak 08, 2015

Piremses Müslüman Kardeşlerim!

   Yazıma öncelikle bugün Paris'te insanlığın ortak değerlerine, düşünce ve ifade özgürlüğüne karşı gerçekleşen bu faşist, barbar saldırıyı kınayarak başlamak istiyorum...

   HAYIR yahu, istemiyorum öyle bir şey yapmak. Kendini bunu yapmak zorunda hisseden müslüman kardeşlerime kızmak istiyorum ben. Sadece konumundan ötürü bunu yapma zorunluluğunu hissedenler bir kenara; doğrusunun, bir müslümanın yapması gerekenin bu olduğuna inanan müslüman kardeşlerime kızıyorum. 

   Hz. Peygamber'e hakaret eden kişinin katlinin vacip olduğunu söyleyen alimlerin, o korktuğunuz "radikal" sınıfına girmediğini hatırlatayım. Efendimiz'le ilgili buraya taşımaya haya edeceğim görselleri bulmak çok zamanınızı almaz. Üç dakikalık bir arama sonucunda google translate'e bile ihtiyaç duymadan, yapılan hakaretin boyutunu anlayabileceğiniz kanaatindeyim. Durum böyleyken, bu terbiyesizliği yapan kişinin öldürülmesi "ama nerde ifade özgürlüğü, islam bu diyil :((" şeklinde karşı çıkılacak bir barbarlık eylemi değil, belki de hepimizin üzerine vazife olan dini bir vecibedir.

   NE YANİ? "iyi olmuş, onlar yapmasa ben yapardım" mı diyorum?!

   Hayır güzel kardeşim, öyle demiyorum. Muhtemelen çeşitli dengeleri düşünür, müslüman dünyanın bu eylem sonucundaki kâr - zarar hesabını gözetir, böyle bir hareket yapacak cesareti kendimde bulamazdım. Bu hesaba göre İslam'ın kârı kesin dahi olsa böyle bir hareketi yapacak adamlığa sahip olduğumu sanmıyorum. 

   OHA! bunu yapanlara "cesur yiğitler, işte bunlar adamın dibi!" falan mı diyorum?

   Yok canımın içi, onu da demiyorum. Yapanların kim olduğunu bilmiyorum, hangi saiklerle yaptıklarını bilmiyorum. Dünyada yükselişte olan, İslam adına yapılan şiddet faaliyetlerine baktığımda ya meseleyi çok yanlış anladığından (ki pek sanmıyorum) ya da kasıtlı olarak İslam'la alakası olmayan hareketlerde bulunan (müslümanlara savaş açmak veya esirlere zulmetmek gibi şeyler yapan) gruplardan birinin işi olduğunu az çok tahmin edebiliyorum. 
   Yaptığım şey bu adamların yanında saf tutmak değil, diğerlerinin karşısında saf tutmak. Modern batılıların yanında durmazsak bizim de gerici teröristlerden olduğumuz düşünülür endişesiyle, büyük zararı gören tarafı sorgusuz sualsiz haklı olan sanma yanılgısına düşerek (hatta çoğu zaman büyük zararı kimin gördüğünü de kestiremeden, sadece daha fazla ağlayanı haklı sanarak) kendimizi koşa koşa hümanist (olup olmadığı bile tartışılabilecek) modern dünyanın konforlu kucağına atmamıza karşı çıkıyorum. Bîtaraf olanın bertaraf olacağını sanarak, İslam'ın taraflar üstü sağlamlığını idrak edemeden, endişe içinde kendimizi bir tarafa yamama çabamızı sindiremiyorum. Kendimize müslüman deyip de, sonra müslüman olmayanlara yaranmak adına "İslam aslında çok şeker, böyle yanaklarımızı falan okşuyoruz birbirimizin" triplerine girmemizi kabul edemiyorum.
   İslam'ın bir izzeti var yahu. Bugün faili sevmiyorsun diye "ifade özgrlğne saldrı. bnc çk yanlş :((" dersen; günü gelip bıçak kemiğe dayandığında, üzerine vazife düştüğünde İslam'ın haysiyetini nasıl savunmayı planlıyorsun acaba? Hadi katli falan geçtim; alemlerin, yüzü suyu hürmetine yaratıldığına inandığın varlığa, senin gözünün içine baka baka alçakça hakaret edilirken "tabi herkesin kendi fikri. ihi ^^" demeyi miden kaldırabilecek mi?

   Evet, belki bu nevi eylemlerin islamofobiyi pompalamak kastıyla yapıldığını görüp etkisini azaltmak adına böyle kendini açıklama zahmetlerine giriyoruz ama, göremediğimiz şu ki; bizim müslümanlar olarak böyle tatlış şapşiklere dönüşmüş olmamız batılının İslam'dan korkmasından daha mühim bir mesele.
   Batılı kendi algı dünyası içerisinde Hz. Mevlana'ya "Hmm, fena değilmiş" dediğinde "ehe. bizi sevdi ^^" diyerek sevinçten dört köşe oluyoruz. Hayır benim canım din kardeşim, Hacı Bektaş-ı Veli'nin filozof, Yunus Emre'nin sevgi pıtırcığı olmaması gibi Hz. Mevlana Celaleddin Rumi de hümanist değil. Dinimize başkalarının beğeneceğini sandığımız şekilde inanmaya çabalamaktan vazgeçip Allah'ın emrettiği ve özünde olduğu gibi inanmadığımız müddetçe haysiyetimizi kurtaramayacağız.

   Yolda densizin birinin, kavga sırasında Hz. Peygamber'e küfrettiğini duyunca; herifin cüssesine bakmaksızın, bir an tereddüt etmeden bulabildiği ilk şeyi kafasına indiren o mert adamların yaşadığı şerefli İslam'ı tez vakitte bulabilmemiz ümidiyle.