Mayıs 27, 2012

Dünya ahiretin tarlasıdır


"Harman-ı mecazide varlık samanını nesim-i tevhidle savurup cevher-i asli olan buğdayı şeriat terazisinde tartıp ambar-ı hakiki olan kalbe koymalı; takva mührüyle de o ambarı kapatmalıdır."

Sezaî Gülşenî Hazretleri
 
Şimdi gerçekten tarlam yanabilir.




Mayıs 10, 2012

"bugün insanı es geçerek malumata ulaşmak derdi başladı. malumat arttı, edeb kayboldu. "

Mayıs 07, 2012

karanlık diye bir şey yoktur

ışık vardır. ışığın göründüğü yer aydınlıktır. görünmediği yer karanlıktır. aydınlıkla karanlığın savaşı diye bir şey yoktur. ışıktan mahrum kalmak yada kalmamak vardır.

Mayıs 06, 2012

orçun güneşer reyisten samimi bir mektup (para istemiyor)

Türk dili üzerine Melek Hocama açık mektup Lise Müdirem, Melek Hocamın paylaştığı aşağıdaki ileti üzerine içimden geldi ve yazmaya başladım. İleti şöyle: Türkçesi Varken...!!! Erk : Kondisyon (Fr.) Hesap : Adisyon (Fr.) Kırıcı : Hacker (İng.) Yasadışı : İlle...gal (Fr.) Tarafsız : Objektif (İng.) Karşılaşma : Rövanş (Fr.) Yetki Belgesi : Lisans (Fr.) Mecaz : Metafor (Fr.) Durum : Pozisyon (Fr.) Hafif : Light (İng.) Yakınlık : Sempati (Fr.) Buluş : Patent (İng.) Köprü Yol : Viyadük (Lat.) facebook.com/ogretmensayfasi Ekleyen::Öğretmen Çok Sevgili Melek Hocam, İsterim ki bir gün bilim yapan, teknoloji üreten, edebiyat kullanan, sanat sunan bir toplum olalım da bizim ürettiğimiz yeni şeyleri biz adlandıralım ve başka yerde karşılığı olmadığı için tüm dünya da bizim dilimizle ansın mecburen. Lütfen bunu unutmayalım ki bu vatanı her seven kişi gibi benim de tüm kalbimle istediğim bu. Bu noktada bir fıkra ile şenlendireyim mektubumu; Temel, Fadime ile dağ yolunda giderken eşkıyalar bunları yakalamış. Temel’i bir ağaca bağladıktan sonra iki eşkıya Fadime’yi kollarından bacaklarından tutmuş üçüncü eşkıya ise soyunmaya başlamış. O anda Temel olacakları fark ederek haykırmış: Fadime ! Fadime ! Başım ağriyu de ! başım ağriyu de !… Yani… bizim Temel kendi aklınca bir çözüm sundu sunmasına ama Canım Fadime kurtulabilecek mi? Ya da nasıl kurtulur bu Fadime? Baştaki seçeneğe dönelim. Bilim yapmak…Sanat yapmak…Değer üretmek…Başkalarının mecburen bunu almasını sağlamak…Kültürümüzü yaymak ve geliştirmek…tanıdık gelmedi galiba. O zaman kendimize elimizden geldiği kadar "milliyetçilik" bilinci pompalamakla kotarmaya çalışmak kimliğimizi. Ama biz, bize sahip çıkabilecek akl-ı selimi esas o zaman kaybedeceğiz ki! Ürettiği için değil Allah'tan, hasbel-kader "ne mutlu Türk" olduğu için sahip çıkılmak mecburiyetinde olunan bir kimlik bu, bize sunulan! Üretmeyen ama maşallah sapına kadar TÜRK. Yetmez mi!? Tabi yeter. Bir Türk dünyaya bedel !... Bu masallar bir gün hiç hatırlanmak istenmeyecek bir şekilde bırakılacak ta, bu ne zaman olacak sadece onu merak ediyorum. 15 sene? 22 sene 4 ay? … Peki bu masallar olmaksızın daha kuvvetli daha kendi ayakları üzerinde duran bireyler haline geleceğimizi nasıl fark edebiliriz ki bu süreyi kısaltalım? Bu sorunun cevabını bu mektubu okuyanlara tevdi ediyorum. Cevabın getireceği kişisel yükümlülükle başa çıkabilmemiz ümidiyle arkadaşlar… Ayrıca hemen belirteyim yukarıda paylaştığınız çevirilerin neredeyse hiçbiri istenilen anlamı karşılamayan çok sığ öneriler. Hatta bazılar bariz bir şekilde hatalı ki hiç şaşırmıyorum çünkü bu arkadaşlar hiç değiştirmez bu kompleksli “tabakhaneye kelime yetiştirme” tarzlarını ve her seferinde etrafı “kelimelere” batırırlar. Eğer isterseniz yabancı kelimelerin kökenleri ve bugünkü kullanımları hakkında açıklama yapabilirim. Hatta biraz kasarsam kendi önerilerimi paylaşabilirim ama bütün bunları yazmamın sebebi başka… 10 tane kelimeye çare bulmak değil mesele. Mesele her dakika 10 kelimeyi kaybetmemize yol açan sorunlar yumağının "Türkçücücülük oynayarak" çözülemeyeceğini herkesin görmesini istemem. Cidden, bu konudaki düşüncelerimi ilk defa ve bu açıklıkla paylaşıyorum. Durduramadım artık, dökülüyor parmaklarımdan… Bakış açımı desteklemek için, onca tarihi-siyasi fiyaskodan hiçbirini örnek vermeyeceğim zira hem gerek yok hem de işin içine tarih girince insanların ne kadar alıngan olacaklarını tahmin ediyorum. Kalp kırmamaya çok dikkat ederek devam etmeliyim o halde. Kabul ederseniz, tüm mahviyetimle…Kısaca… Basitçe… Ama durduramadığım, son söylenmesi gereken şeyi ilk söyleme patavatsızlığı ile … “Türk olma bilinci” ne bizim ne de dünyanın yutacağı bir dolma olmaktan artık çok uzak. Evet, anladık ki bu dolma karın doyurmuyor sadece koşullanmış bir tokluk hissi yaşatabiliyor bir süreliğine. Gelin, adamların eşek gibi çalışarak, gecelerini gündüzlerine katarak ulaştığı teknik bilgiyi karşılayacak kelimemiz yoksa, hak ettikleri gibi onların kelimelerini kullanalım. Yiğidi illa öldüreceksek tamam, ama hakkını yemeyelim bari. Tabi ki kelimelerini kullanmakla kalalım demiyorum onları geçip değer üreten biz olalım demedim en başta? İşte ancak bu sayede biz ihraç eden kültür olacağız. Üretmeyen neyi ihraç edecek! ancak ithal edecek! bu doğanın en temel kanunu! Sistemler dengeye gelmek için enerjilerini çok olanda az olana kendiliğinden ve tersinmez olarak aktarırlar. Burada komplo yok burada sadece doğal bir iletim var ve buna karşı koymak bilimsel olarak mümkün değil. Ağlamayalım artık Türkçemiz gidiyor diye… Bu gidişe "başım ağriyu" demekle karşı koymak MÜMKÜN DEĞİL !

Mayıs 03, 2012

kaydırak

kariyerdeki tüm yükselişler ileride istifa etmek için.

babamın bir atasözü vardır

ehl-i sufle olmakla, ehl-i suffe bilinmez.

Mayıs 01, 2012

Teyze olmak




Bir mayısı ev emekçisi olarak kutlamak demektir. Temizlik güzeldir.