Ocak 06, 2013

Gerçek Kesik: Isırık

Kabus gördüğünü sanmıştı Samantha. Fakat duydukları tamamen gerçekti. "Acaba evi iyi süpüremedim de yatağın altında ekmek kırıntısı mı kaldı, kabus mu görüyorum?" diye düşündü önce. Ama kabus değildi. Tabii ya, sebep belliydi. İncelediği teyzelerden biri çocuğuna küçükken hep "Yatsı namazını kılmadan yatarsan korkarak uyanırsın." dermiş. Genç adam hala kabus görmek korkusuyla hiçbir yatsı namazını kaçırmadığını söyleyince etkilenmişti. "Namazımı kılmadan uyudum, ondan böyle korktum." dedi kendi kendine. "Üç kadın, elli gün ve Türkiye: Teyzeler gerçeği" belgesel filmine bunu da eklemeliydi.

Samantha bu belgeselin hayalini kuruyordu uzun zamandır. Çocuklara kazanma hırsını pazarda ucuz olan elbiselerin en güzelini seçerken aşılayan, karşındakini anlamayı altın günlerinde kendi geliştirdikleri vücut diliyle öğreten, ev ekonomisini ayakta tutmak için ŞOK, BİM, DİASA gibi ağızdan tek hamlede çıkan marketlerde ucuzluk avına çıkarak bir hesaplama dehası olan, doğanın evriminin günümüzdeki halkası teyzelerdi onlar.

O bunları düşünürken çığlıklar artmıştı. Apartmandan mı geliyordu sesler? Hayır, apartmandan olamazdı çünkü yukarıdaki teyzenin cama koşan ayak seslerini duydu. Filminin jenerik müziği terlik sesi ve tek taraf çiğnenen sakız melodileriyle bütünleşen bir mezdeke şarkısı olabilirdi. Bunu da hatırlamak üzere bir kenara not etti.

Düşüncelerinden sıyrıldığında kızın çığlığını tekrar duydu. Bir grup köpek de havlayarak onu takip ediyordu. Korktu, dışarıya da çıkamazdı. "O da gecenin bir yarısı dışarıda dolaşmasaymış." dedi. Teyzeleri gözlemlediği onca süre Samantha'ya yeni huylar kazandırmıştı. Kesin yargılarını ve insana keşke dedirtmeyen kuralcılığını da pek sevdiği teyzelere borçluydu.

Çığlık çığlığa koşan kızın sesi uzaklara karıştı. Martıların kulak tırmalayan kahkahaları bölüyordu geceyi. Saat 2'yi vuruyordu.