Eylül 20, 2012

anlaşılan o ki pek anlaşamamışsınız

Öğretmenlik mesleğine adım attığımdan beri kendimde de çevremde de gözlemlediğim çok önemli bir sorun var. İnsanlar bir konu anlattıklarında, kendilerine bahşedilen, emanet edilen bilgiyi karşıya aktarmaya çabaladıklarında, ağızlarından “Anladın mı?/Do you understand me?” sorusu çıkıveriyor. Başıma gelmişliği, sonradan düzeltmişliğim var. (İngilizcesini yazdım çünkü İngilizce konuşurken durum daha vahim olabiliyor ve ben İngilizce öğretmeniyim.)

"Anladın mı?” sorusunun iticiliği karşısında tüylerim diken diken oluveriyor. Oysa bir şey anlatırken karşıdakinden bir geri bildirim almak ihtiyacını herkes hissedebilir. Konuyu aklınızda aşamalara bölmüşsünüzdür ve bir aşamanın sonunda, ilerleyebilmek, bir sonraki aşamaya geçmek için o bilgiyi hakkıyla anlatıp anlatmadığınızı teyit etmeniz gerekir. Bu soruyu samimiyetle sorduğunuzda, karşınızdaki kişinin gözlerinden, yüz ifadesinden anlarsınız konunun anlaşılıp anlaşılmadığını. Laf olsun diye sorulmaz yani bu soru. Bir nevi “kem küm” ifadesi değildir, size zaman kazandırmaz. Çok kullanırsanız anlamını yitiren söz öbeklerinden oluveriyor kendisi çünkü.

Peki “Anlatabiliyor muyum?” sorusunun bundan farkı ne? Maksat bilginin aktarıldığı kişiye sormaksa, “Anladın mı?” sorusunun ne mahzuru var denilebilir. Bu iki sorunun arasında kocaman bir kültür, edeb farkı yatıyor sanki. Karşısındaki insanı kendi egosuna rakip görmeyen, bilginin kendisine ait olmadığını bilen, anlaşılmayan bir husus varsa ilk olarak kusurun kendisinden kaynaklandığını düşünen biri, “Anlatabildim mi?” diyecektir. Ama maalesef günümüzün “ben her şeyi bilirim, bu işin uzmanıyım, üstelik senden üstünüm, kusuru önce kendinde ara” insanı için ikinci seçenek çok daha uygun.

Bilmem anlatabiliyor muyum? / Do I make myself clear?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder